Dar kanal, omurganın içinde omuriliğin yerleştiği kanalın zamanla yaşlanma ve aşınmaya bağlı daralmasıdır. Bu durum, birçok hastanın yaşam kalitesini oldukça kötü etkilemekte ve bazı hastalarda cerrahi tedavi kaçınılmaz olmaktadır.
Dar kanal ameliyatları genellikle ileri yaş hastalarda yapılmakta ve bu hastaların çoğunda eşlik eden ek hastalıklar bulunmaktadır. Bunlar arasında hipertansiyon ve diyabet sıklıkla görülürken, böbrek yetmezlikleri, kalp rahatsızlıkları ve akciğer sorunları gibi diğer kronik hastalıklar da bu ameliyatların başarı oranını olumsuz etkileyebilmektedir.
İleri yaş hastalarda dar kanal ameliyatında ilk amaç, daralmış olan kanalı mikroskopik ya da endoskopik yöntemle genişletmek ve omurilik üzerindeki basıyı ortadan kaldırmaktır. Bazı hastalarda bu işlem yapılırken omurganın anatomik yapısı bozulmakta ve aşırı kemik doku ile bağ dokusu kaybına bağlı olarak omurlar arasında anormal hareketlilik oluşmaktadır. Bu durumu önlemek ve başarı oranını artırmak için bazı hastalarda pedikül vidası denilen vidalar ve demir çubuklarla omurgayı sabitlemek gerekmektedir. Ancak ileri yaş hastalarda vida ve implant kullanımı ameliyat süresini uzatmanın yanı sıra enfeksiyon gibi riskleri de artırmaktadır.
Bazı özel durumlarda implantlı ameliyatların uzun dönemde başarı oranının implantsız ameliyatlara göre daha yüksek olduğu bilimsel çalışmalarda ortaya konulmuştur. Bu özel durumlar, hastada ileri derecede deformite (düz bel, skolyoz, kifoz), bel kaymasının eşlik etmesi (aşırı instabiliteye neden olan bel kayması) ya da özellikle sinir köklerini ve omuriliği rahatlatmak için ameliyat esnasında aşırı kemik dokusu alınması gereken durumlardır.
Bu hastalarda, hastanın genel durumu, ek hastalıkları ve kemik kalitesi implantlı ameliyat için uygunsa, omurgayı stabilize ederek sinir rahatlatma işlemini yapmak daha uygun olacaktır. Ancak genel durumu riskli hastalarda, bu özel durumlar olsa bile implantsız ameliyatları tercih etmek komplikasyon oranlarını azaltacaktır.
İmplantsız ameliyatlar, teknik olarak mikroskopik ya da endoskopik yöntemle yapılmaktadır. Her iki yöntemde de dikkat edilmesi gereken, omurganın anatomik bütünlüğünü çok bozmadan kanalın genişletilmesidir.
Her iki yöntemin de birbirine göre avantajları ve dezavantajları mevcuttur.
Mikroskopik yöntemde genellikle tek taraftan (omurganın sağ ya da solundan) kısmi laminektomi (omur arka bölgesindeki kemik ve kalınlaşmış bağ dokusunun çıkarılması) yapılır. Bu işlem sonrasında her iki taraf sinir köklerinin ve omuriliğin üzerindeki bası ortadan kaldırılmaktadır. Tek taraftan mikroskopik yöntemde omurganın bir tarafındaki kaslar, bağ dokuları ve kemik yapıları korunmaktadır. Tek taraftan mikroskopik yöntemin en büyük avantajı, özellikle çoklu seviye darlıklarda hekime daha iyi bir görüş alanı sunması ve dural hasar (omurilik zarı hasarı) oluştuğunda tamirin daha rahat yapılabilmesidir.